küçük kız ve pazarcı

30 Haziran 2009 Salı

hani küçükken böyle lastik bi ipe bağlı bi top vardı..böyle bileğe geçirilir ,çevrilip hop hop üstünden atlanırdı.. hatırladınız mı?
tamam..
bir cadde..
caddenin kenarındaki evlerin birinin balkonu..
kat 1..
6- 7 yaşlarında bir kız çocuğu..
ses:
-5 lira top 5 lira..
gelen geçen herkese böyle söyleniyo bu söz, topunu satacakmış 5 liraya..
ben geçiyorum tam..
-5 lira abla 5 lira, ayağına bile olur..
sana bile olur bu diyo, pazarlama taktiğini bulmuş daha o yaşta..
bu olay bana, vakti zamanında yine benzer bi şekilde tişört satmaya çalışan kadının beni görünce büyük beden de var diye bağırmasını ve vücut ölçülerimi bütün pazara ilan etmesini hatırlattı..
kızda o kadını gördüm bi an..
çok saolun ya..

Gönderen elçin zaman: 02:10 0 yorum  

kulak misafiri..

22 Haziran 2009 Pazartesi

kız: devam etse de böyle olucak bu, evlensek de böyle olucak dedim. bunun adı sevgi mi yani, sen bana işkence çektiriyosun dedim bu mu sevmek. asıl sevmek böyle bir durumda ayrılabilmektir , sen onu bile yapamıyosun dedim..bana hala..............

diyordu kız arkadaşlarına, acı çekmişti, öfkeliydi. kıza baktım, bana baktı anlatmaya devam etti. dinlemedim gerisini düşündüm sevmek gerçekten böyle bi şey miydi? böyle bir durumda ayrılabilmektir sevmek???
türlü türlüdür sevmek bazen böyle bir durumda ayrılabilmek, bazen herşeye rağmen devam etmek..etmeye çalışmak..
ben sonuncusundanım benim gibilere sülük de deniyo..
ama o kız o konuşmayı yaptıktan sonra barışır bence:) ayrılamaz..
neyse..
bir başka masada bir kadın bir erkek yeni tanışmışlar, sizli mizli konuşuyolar.

erkek: siz bence aslan burcusunuz, burçlar insanların suratlarına yansır(?)
kız: yoo değilim..
erkek: hımm, olaylara hakim olmayı seviyorsunuz, dinlemeyi biliyorsunuz, her şey hakkında yorum yapabiliyorsunuz..
kız: (bilmiş bir tavırla) ee başka, sizce ben nasıl biriyim?
erkek: işte yüzünüzden belli oluyor bunlar, kem küm..
kız: bankada ben de anlıyorum insanların yüzlerinden nasıl biri olduğunu; iyi niyetli mi, kötü niyetli mi, sinirli mi.. belli oluyor yani..( abartılı el kol hareketleri eşliğinde)

dinlemedim daha fazla, kalktım. bir ilişkinin bebekliğindeki ya da ana rahmindeki birbirine caka satma vaziyetleri. etkilemeye çalışmalar. oysa ilk buluşmalar samimi olmalı zira sonrası hayal kırıklığı oluyor. o etki tepkiye dönüşüveriyor..elimde olsa o kıza kaçıp gitmesini söylerdim..

insanlar çözmüş her şeyi azizim.. ahkam kesmeye bayılıyoruz insanoğlu olarak. he ben yapmıyo muyum hem de alasını:)

size de oluyor mu bilmem ama ben bazen durup etraftaki sesleri dinlemeyi seviyorum.. dinlemiyorum canım kulak misafiri oluyorum:)

Gönderen elçin zaman: 23:33 0 yorum  

parçalı bulutlu

18 Haziran 2009 Perşembe

bunu izlediğimi görenler daha büyümedin mi diyor.. hayır büyümedim, büyüyemedim ve sanırım büyüyemeyeceğim..

ben istemez miyim sorumluluk almayı, efendime söyliyim herkesin istediği gibi olmayı, söz dinlemeyi, kuzu kuzu oturmayı, sorun çıkarmamayı, hırçınlaşmamayı, şımarmamayı..

istemem evet.. ben çocuk kalmayı seviyorum galiba..bu bir çok şeyi kaybetmek demek olsa bile..

videoyu çok sevdim paylaşmak istedim.. pixar harika işler çıkartıyor kendilerini yürekten kutluyor, onlara pamuk şeker almak istiyorum.

biri de bana pamuk şeker alsın ya, daldan dala atlıyorum biliyorum ama bizim okulun oraya gelirdi hem de arabasıyla gözümüzün önünde yapardı şekeri. izlerdik o çubuğa dolanışını pamuk pamuk, renk renk olurdu o şekerler, pembeyi sevdiğim zamanlardı..

kendime en pembesinden bir pamuk şeker almak istiyorum, en pembesinden bir tişört giymek, saçlarımı iki yanımdan örmek, o çok sevdiğim leylak bahçesine gitmek, pastaneden en ucuzundan bir dondurma almak, arka sokaklarda kimseye görünmeden yemek, çok gizli bir iş yaptığını zannetmek..dondurma külahının sonunu pis diye atmak:) öyle söylemişti ablalar.. fasulye olmak saklambaç oyununda..sobelenip sobelenip ebe olmamak..ezanda eve gitmek ya da gitmemek..

şu hüznü alın üstümden ya arabeske bağlamadan geyik yapamıyorum..

esen kalın..

Gönderen elçin zaman: 01:21 7 yorum  

erkekler ve intihar üzerine

14 Haziran 2009 Pazar

  • evlenilecek kız eğlenilecek kız filan diye dünyanın en sığ tasnifini yapan erkekler o eğlenilecek kıza sormuşlar mıdır hiç eğleniyo musun diye? ya da benimle eğlenir misin diye?
  • bu arada burdan semaya erkeklere bakış açımı daha da genişlettiği için teşekkür etmek istiyorum. şöyle ki: biz onları anlayamıyoruz çünkü onlar kadar basit düşünemiyoruz..budur!
  • filmlerde intihar eden herkes, kim olursa olsun herkes o ipi çok muntazam bir şekilde bağlamayı bilir. o düğüm tam da olması gerektiği gibidir. ben niye bilmiyorum diye düşünüyorum. ilkokulda öğrettiler de okula mı gitmemiştim o gün nedir bu işin sırrı?
  • bu arada her daim o ipi asacakları bir yer bulunur. bizim evde mi bir sorun var acaba?
  • yok yok intihar etmicem..
  • bi de burdan isviçreli bilim adamlarına araştırmaları için bir konu vermek istiyorum zira bu konuyu düşündükçe daha da merak etmeye başladım. filmlerde en çok hangi intihar şekli kullanılmıştır? kendini asmak, ilaç içmek, bilekleri doğramak, kendini bi yerden atmak??
  • ben kendini asmanın önde çıkacağını düşünüyorum diğerleri sonradan çıktı azizim yoktu öyle şeyler eskiden..

Gönderen elçin zaman: 00:38 0 yorum  

kendini kandırmak...

6 Haziran 2009 Cumartesi

yazarım dediklerimi unutmuyorum artık ama bu tembellik illetini biri alsın benim üzerimden.. bu arada üzerimden alınması gereken ne kadar çok şey varmış onu fark ettim..

bu kötümserlik, bu kaygılar, baş belası tembellik, kendimi kapattığım bu kafesin tamamı..

ruh ameliyatı yaptıramıyo muyuz? neyse parası verelim, maaşlı bi insanım ben artık...

televizyonda "kocam size emanet" diye bir program başladı, biraz önce onun finalini izledim..

almışlar koca koca "koca"ları değiştirecekler.. yok canım külahıma anlat..

şekil kısmını geçtim zira şeklen değişmek kadar kolay bir şey yoktur ( he he kiloları bundan muaf tutsam olur di mi?) ama yok efendim eşlerini dinliceklermiş de, onlarla ilgileniceklermiş de, paylaşıcaklarmış da, bidi bidi konuşuyolar..biz kadın milleti kendimizi kandırmayı pek severiz..ve erkekler de bunu çok iyi bilir, sonuna kadar da kullanırlar bunu ortaya hayal kırıklıklarından başka bir şey kalmaz.. tecrübeyle sabitledim ben siz zahmet etmeyiniz.. işte televizyonda da bu kandırılış anlarını seyrediyoruz işte, kendimizde bunun gerçekliğine kanarak..


bu böyledir:)

bir de konuyla ilgili olarak bakınız:


kullanılan malzemeler:

mustafa kutlu- bu böyledir (dergah yayınları)

kanal d- kocam size emanet (hafta içi her gün 22:45)

erkekler ne söyler kadınlar ne anlar (http://http//www.sinema.com/film/7119/erkekler-ne-soyler-kadinlar-ne-anlar)

Gönderen elçin zaman: 00:36 2 yorum  

kırılmayan kalp..

4 Haziran 2009 Perşembe


yer: edirnekapı metrobüs durağına giden mezarlık içindeki yolun hemen başı..

saat: akşam sıraları işte..

bir ses:

-kırılmayan kalp yaptık, kırılmayan kalpler var, abicim alır mısın???

dikkat etmeden yanından geçtiğim bir satıcı..

irkilerek döndüm arkamı, kırılmayan kalp değil karttı sattığı.. kimliktir pasodur bilmem ne için..

benim kulaklarım kalp anladı onu..

hakikaten dedim sonra bir seyyar satıcı olmasa bile kırılmayan kalp satan bi dükkan olsa da ben de gidip alsam, bu kırıntılardan kurtulsam..

ne hayal gücümde ne de ruhumda biriktirdiğim kırıklarda bir eksilme yok..

bir sürü geyik yapıcaktım oturdum pc başına - mutluyum ya ben hani, bi şey yok ya- ama anladım ki çok pis arabeskim şu anda..

orhan gencebayın fotoğrafını odamın duvarına asasım, son ses batsın bu dünya dinleyesim, bir jilet alıp kendimi doğrayasım var..

Gönderen elçin zaman: 23:58 2 yorum